Marmaris Bozburun yolundan ilerlerken değişmeye başlayan doğanın tarifi gerçekten güç. Hele bir de güneş batışıyla yapılıyorsa o yol, insan kendini bir tablonun içinde buluyor.
Birçok Ege aşığı bu manzarayı yeniden görmek için şehirlerden yollara düşüyor. Geri dönüp, şehirdeki tanıdıklara Selimiye’nin mekan olduğu yeni anılar anlatıyor. Ve belki de Leyla ve Muhammet Özdemir ile tanıştıklarından, onların Selimiye’de kurdukları hayattan bahsediyor.
Onlar doğuştan şanslı. Çünkü doğduklarından beri meyvelerini dalından koparıp, zeytinleri kendileri yapıyorlar, reçellerini kendileri kaynatıp, yumurtalarını kümesten alıyorlar.
Leyla ve Muhammet Özdemir’in şansı sadece Selimiye gibi güzel bir köyde doğup büyümüş olmak değil. Onlar, hayatlarını burada kazanma imkanı da yaratmışlar kendilerine.
Bu onların hikayesi…
“Biz burada doğduk, burada büyüdük, buradan ayrılmayı hiç düşünmedik, kısa ayrılıklar olsa bile geri döndük. Zaten 12 ay açık olan restoranımız ve otelimiz (Sardunya) dolayısıyla buradan ayrılmamız kolay olmuyor. Çocuklarımız Berke ve Burak şehir dışında okudukları için onların yanına gidip geliyoruz, arada kısa tatillerimiz oluyor, onun dışında genelde buradayız.
“Doğayı sevmek gibi bir algımız yok bizim çünkü gerçekten iç içe büyüdük. Bizim için nefes almak gibi doğada, bahçede, bostanda olmak, aksini bilmiyoruz. Daha önceki evimizin de geniş bir bahçesi vardı ve orada da ekip biçiyorduk ama burası yapılırken tamamen çiftlik evi olarak tasarlandı. Yaklaşık 5 dönüm üzerine konumlandı, üç buçuk dönümü sebze ve meyvelere ait. Bahçe üç taraçadan oluşuyor. Bir buçuk dönümlük en alt taraçada zeytin ağaçlarımız, meyve ağaçlarımız ve özgür tavuklarımız var. Birer dönümlük orta ve üst taraçalarsa tamamen bostan; sebze ve meyve olarak aklınıza ne gelirse yetişiyor. Zeytin ağaçlarımızın bazıları yöremizden, bazıları Bursa’dan ayrıca kalamata zeytin ağaçlarımız var.
“Ana bahçede bulunan hurma ağacımızı inanamayacaksınız ama yolda bulduk. Söküp atmış biri bahçesinden ve 5 ay gibi uzunca bir süre yol kenarında kalmış. Kıyamadık ve bahçe sahibini bulduk. ‘’Alın, ben zaten bahçeden söküp attım’’ cevabını alınca hemen bir kepçe getirtip bahçeye taşıttık ve diktik. Topraktan uzun süre ayrı kalmasına rağmen tuttu ve harika bir ağaç oldu.
“Biz burada üretim ve satış yapmıyoruz. Hazırladıklarımız kendimiz ve otelimize gelen misafirlerimiz için yeterli oluyor sadece. Misafirlerimize sunduğumuz reçelleri, turşuları bahçemizden aldığımız mahsullerle kendimiz yapıyoruz. Zeytinlerimizi ağaçlarımızdan toplayıp yine kendimiz yapıyoruz. Reçellerim çok sevilir özellikle kabak reçelim çıtır çıtır olur, zeytinlerim de ünlüdür. Satın almak isteyen çok oluyor ama kendi mahsullerimizle yapmak bir başka keyif ve üretim için mahsulümüz yeterli olmaz yani şimdilik düşünmüyoruz ama bir gün neden olmasın…
“Çok güzel bir döngü sağladık otel ve ev arasında çünkü otelde yapılan bütün salataların domatesleri, marulları, salatalıkları, kesilen kavunların, karpuzların kabukları, meyvelerin kalanları her gün kocaman bir bidon içinde tavuklara gidiyor, çok sayıdaki tavuğumuza yetiyor ve tavuklardan aldığımız yumurtaları sabah kahvaltısında otelimizde konaklayan müşterilerimize sunuyoruz. Hem kalanları çöpe atıp ziyan etmemiş oluyoruz, hem konuklarımıza doğal yumurtalarımızdan yediriyoruz.
“Herkes hem restoran ve oteli işletip hem bütün bunları yapmaya nasıl yetiştiğimizi çok merak ediyor ama bir düzen oturtulunca zor olmuyor ki alıştığımız hayat bu, böyle büyüdük. Hatta inanılmaz gelebilir ama bize kalan zamanlarda balık tutmaya bile çıkıyoruz.”