TATUTA ağı üyesi olan Balabanağa Çiftliği’nden Evren Oğuzbalaban, “Biz de kimyasal üretim sürecini yaklaşık otuz beş yıl yaşadık.” diyerek, çiftliklerinin son 5 yıl içinde yaşadığı dönüşümü kaleme aldı.
Aşağıdaki satırlar, çiftliğin ve aslında Türkiye’de fikrine yaşanmaya devam eden dönüşümü, umudu anlatıyor:
Hızlı kentleşmenin getirdiği türlü zorluklarla beraber, gıda güvenliği de büyük ölçüde önem kazandı. Bir taraftan büyük şehirlerde organik kent bahçeleri kurulurken diğer taraftan şehirden uzakta, sağlıklı tarım için keşifler başladı.
Çağımızda organik tarım, organik gıda, sağlıklı yiyecekler gibi kavramlar oldukça önem kazandı. Bu yeni dönemde ”organik” sertifikalı gıdalara ulaşmak da çok kolaylaştı. Market raflarında çok rahat ”organik” isimli ürünler bulunabiliyor; fakat oluşum ve ulaşım süreçlerini anlayabilmemiz için bu durumu birçok açıdan değerlendirmek gerekir. Örneğin; üretilen çiftlikler “gıda topluluğuna” üyeler mi? Ya da çiftlikler, yakından inceleme için, tüketicilere açıklar mı? Ürün alırken market raflarındaki paketlerin organik sertifika işaretlerine mi dikkat edilmeli yoksa organik pazarlara gelen çiftliklerin tanıtımlarına mı güvenilmeli?
Doğa ve insan birlikteliği düşünüldüğünde, kentleşmenin doğadan kopuşla sonuçlanması önemli bir parametre olacaktır. Kent yapımındaki hız, bizi topraktan uzaklaştırırken, soframıza gelen gıdayı da kalitesizleştirdi. Nüfusun artışıyla birlikte oluşan gıda gereksinimi, üretim ihtiyacını da beraberinde getirmiştir. Bu durum da toprakta kimyasal kullanımını doğurmuştur.
Küresel ekonomilerin etkisiyle, yerelde kimyasal kullanmadan tarım yapmak büyük ölçüde zorlaştı. Bu sebeple üreticiye sunulan ticari üretim metotları değiştirildi ve zirai ilaçlar devreye sokuldu. Kooperatifler tarafından üreticiye ulaştırılan kimyasal gübreler için üreticiye teşvik ve yardımlar sağlandı.
Biz kendi çiftliğimizde de bu kimyasal üretim sürecini yaklaşık otuz beş yıl yaşadık. Daha önceki üretim yöntemlerinde hayvan gücünden ve hayvansal atıklarından yararlanıyor iken bu otuz beş sene içinde toprağı kimyasala bağımlı duruma düşürdük. Toprağı kimyasallara bağladığımız yılları, ”Bir Rüya İçin Ağıt” filmine benzetiyorum. Darren Aronofsky bu filminde bağımlılıklar ve sonrasında gelen zararları konu almıştı: Uyuşturucu bağımlısı Harry’nin tek amacı daha fazla uyuşturucu iken; umutsuz annesi bir yarışma programının etkisiyle diyet haplarına bağımlı hale gelmişti ve her ikisi için de felaketle biten bir son bulmuştu. Şanslıyız ki toprak beslendikçe ve yıllar geçtikçe kendisini yenileyebiliyor. Çiftliğin bu süreci fazla sürmedi; beş yıl önce kesin bir kararla tekrar ekolojik tarıma dönüş yaptık ve organik tarımın tükettiğimiz gıdalardan tutun, diğer canlıların yaşam alanlarına etkisini görebildik. Bunun dışında organik tarım alanlarının insan ve doğa ilişkisine katkısı da yadsınamaz.
Balabanağa Çiftliği’ni sadece üretim yapan değil, tüketiciyi tarımla ve tarihle buluşturan bir çiftlik olarak yaşatmak istiyoruz. Bu doğrultuda iki senedir ”gönüllü çalışma” programlarıyla çalışmalar yürütmekteyiz. Gönüllülerle birlikte insan ve doğa ilişkisini sıcak tutan adımlar attık. Toprağa karşı sorumluluğumuzu taze tutmak için, bu süreci, gönüllü gençlerle birlikte yürütmek istedik. Çiftliğimizde çalışmak isteyen gönüllüler, toprağın içinde olmayı, köy yaşantısını ve ekolojik tarımın ne olduğunu, yediği gıdaların nasıl üretildiğini görmek isteyen gençlerden oluşuyor. Onlara neden geldiklerini sorduğumuzda; imece usülü çalışmayı istediklerini, insanları bir arada tutan hikayeleri görmek için geldiklerini anlattılar.
Gönüllülerimize tarımın nasıl yapıldığını uygulamalı olarak anlatırken, doğaya dair bilmediğimiz konularda da onlardan çok şeyler öğrendik. Gönüllülerimiz çiftlikten ayrıldıktan sonra da katkılar sunmaya devam ettiler. Örneğin; büyük şehirlerde katıldığımız fuarlarda bizi yalnız bırakmayan gönüllümüz oldu. Böylelikle karşılıklı güven ve samimiyet kazanarak dostluk bağları oluştu.
Biz sürdürülebilirlik için, maddiyattan olabildiğince uzak kalıp, manevi değerleri kazanmak istiyoruz. Maneviyatın sürdürülebilirliğin yapı taşı olduğu yadsınamaz.
Balabanağa Çiftliği çam ormanlarıyla çevrili bir boğazda Daday orman sınırı içinde tek başına yaşayan bir çiftlik. Çiftlikte yaklaşık 450 yıldır tarım yapılıyor. En eski yapı bugün de içinde yaşadığımız 400 yaşında bir ev. Çiftlikte aynı yıllarda yapılmış ahşap ambar, hamam, samanlık, çeşme gibi yapılar da bulunuyor. Bu yapılar bölgemizin en eski yapıları oldukları için yıl boyu ziyaret edilen tescilli tarihi bir bölgedir. Biz burada ekolojik tarımla üretim yaparak yıl boyu gelen ziyaretçilere sağlıklı hizmet verebilmeyi ve daha uzun yıllar toprağı canlı tutabilmeyi hedefliyoruz.
Dünyayı daha kaliteli yaşanabilir hale getirmek ve sürdürülebilirlik için daha yapabileceğimiz şeylerin olabileceğinden eminiz.